Jeotermal enerji santrallerinin çevre ve insan sağlığına etkileri

Türkiye’de uygulamalarda görüldüğü üzere, jeotermal enerji aranması ve çıkarılması sırasında, enerji santrallerinin çevre üzerine yarattığı olumsuz etkiler, gün geçtikçe artarak devam etmekte ve önemli bir çevre kirliliği sorunu oluşturmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde tüm enerji projelerinin çevresel etkileri birçok düzenlemeye tabi tutulmuş ve jeotermal projelerinin gerçekleştirilmesinde;

  • Temiz Hava Yasası
  • Ulusal Çevre Politikası Yasası
  • Ulusal Kirletici Deşarj Tasfiye Sistemi İzin Programı
  • Güvenilir İçme Suyu Yasası
  • Kaynakları Koruma ve Kurtarma Yasası
  • Zehirli Madde Kontrolü Yasası
  • Gürültü Kontrol Yasası
  • Nesli Tükenmekte Olan Türler Yasası
  • Arkeolojik Kaynakları Koruma Yasası
  • Tehlikeli Atık ve Madde Tüzüğü
  • İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası
  • Kızılderili İnanç Özgürlüğü yasaları ve tüzükleri rol oynamaktadır [*]

Bu denli geniş kapsamda düzenlemelere uyulması gerektiği için, Amerika Birleşik Devletleri’nde jeotermal enerji tesislerinin çevre ve insan sağlığına bir tehdit oluşturması, olası bir durum değildir.

Türkiye’de ise, jeotermal uygulamalarda büyük sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle Büyük Menderes Havzası’nda Aydın-Denizli ekseninde faaliyette olan birçok jeotermal işletme ve santrallerin hava, su, toprak ve bitkilere verdiği zararları bilinmektedir. Türkiye’nin en verimli tarım alanlarının bulunduğu, incir ihtiyacının tamamını karşılayan ve zeytincilikte en önemli bölge olan Aydın yöresi, tamamen jeotermal santrallere terk edilmek istenmektedir.

Jeotermal santrallerin enerji üretmek gibi yararı yanında, uygulamada gerekli önlemler alınmadığında çevreye ve insan sağlığına zararlı etkileri de olabilmektedir. Bu etkiler aşağıda sayılmıştır. Bunların büyük bölümü Adnan Menderes Üniversitesi Jeotermal Enerji Arama ve Uygulama Merkezi’nin 2015 yılında yayımladığı ‘Jeotermal Enerjinin çevresel etkileri’ adlı raporunda da bahsedilmiş ve açıklanmıştır.

Jeotermal enerji santralleri çevresel etkileri

  • Gaz emisyonları
  • Su ve toprak kirliliği
  • Jeotermal suların etkileri
  • Bor, arsenik, florür ve radon etkisi
  • Katı emisyonları
  • Gürültü kirliliği
  • Arazi kullanımı
  • Arazi çökmesi
  • Sismik tetikleme
  • Heyelan tetiklenmesi
  • Su kullanımı
  • Doğal hidrotermal oluşumlara müdahale
  • Doğal yaşam habitatına ve bitki örtüsüne müdahale,
  • Katastrofik olaylar
  • Termal kirlilik
  • Zeytin ve incir ağaçlarına zararı
  • Görüntü kirliliği ve psikolojik etkileri şeklinde sıralanabilir. Bunları sırasıyla açıklayalım.

Jeotermal santrallerde zeytin yasasının uygulanmaması, gerek yürürlükten kaldırılan ve gerekse yeni ÇED Yönetmeliği’ndeki uygulamayla ilgili yazının sonunda bilgi verilmiştir.

Gaz emisyonları

Gaz emisyonları, enerji santrallerine gelen buhar akımı içinde taşınan yoğuşmayan gazların deşarjı sonucunda gerçekleşmektedir.

Hidrotermal tesislerde en yaygın bulunan yoğuşmayan gazlar: Karbon dioksit, hidrojen sülfür, metan, sülfür dioksit, amonyak

Karbondioksit ve azot: Boğucu gazdır.

Hidrojen sülfür, kükürt dioksit: Zehirleyici gazlardır.

Metan: Patlayıcı gazdır.

Jeotermal enerji amaçlı açılan kuyular vasıtasıyla bu gazların yer altından yüzeye çıkmaları sağlanmaktadır. Karbondioksit ve metan gazı aynı zamanda sera etkisi yapmakta ve küresel ısınmada başlıca rolleri bulunmaktadır. Inhibitör pH’ını tamponlamak için Amonyum kullanılmakta olup, bu yeraltı ve yüzey sularında amonyum kirliliğine yol açmaktadır. Hidrojen sülfür hava nemiyle birleşerek asit yağmurları şeklinde iner, toprağı verimsizleştirir, meyve ve sebzelere zarar verir.

Jeotermal santraldan çıkan duman ve gazlar.

Su ve toprak kirliliği

Jeotermal-sıcak sular çok iyi çözücüdürler. İçinden geçtiği ve temas halindeki kayaçların mineral bileşimine bağımlı olarak içeriğinde tuzlar ve ağır metalleri yoğun olarak bulundurur. Jeotermal kaynaklarda bulunan element ve element bileşikleri şunlardır: Amonyak (NH4), arsenik (As), Azot (N2), Bakır (Cu), Bikarbonat (HCO3), BOR (B), Cıva (Hg), Çinko (Zn), Demir (Fe), Florür (F),  Hidrojen (H), Hidrojen Sülfür (H2s),  Kalsiyum (Ca), Karbonat (CO3) Karbondioksit (CO2), Klorür (Cl), Kurşun (Pb), Lityum (Li), Magnezyum (Mg), Mangan (Mn), Metan (CH4), Nikel (Ni), Potasyum (K), Radon (Rn), Silisyum (SiO2)Sodyum(Na), Sülfat (SO4).

Jeotermal suların etkileri

Jeotermal akışkanın içinde bulunan bor, arsenik, cıva, kurşun ve krom gibi ağır metallerin kullanıldıktan sonra arıtılmadan doğaya salınması, insan sağlığını, bitkilerin büyümesi ve gelişimini ve toprağı olumsuz olarak etkilemektedir. Ağır metaller çevredeki akarsu, yeraltı su kaynakları ve toprakları günden güne kirleterek kullanılmaz hale getirirler. Kirlenen sularda canlı yaşamı için çok önemi olan fotosentez ve solunum işlevleri bozulur ve sonuçta toprakların dinamizmini sağlayan iyon dengeleri altüst olur.

Sıcak sular nehir, dere, gölde ilk olarak oksijensizleşmeye yani ötrofikasyona neden olmakta ve bu da suda yaşayan canlıları tehdit etmekte ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Enerji, ısı, endüstriyel ve kimyasal amaçlı kullanılan bazı jeotermal kaynaklar bünyesinde karbondioksit, metan, hidrojen sülfür ve radon gazlarıyla birlikte, silisyum, arsenik, florür ve bor yüksek derişimde bulunabilir.

Jeotermal kaynaklarda bor

Sıcak su kaynakları aynı zamanda bor’un da kaynağını oluşturur. Bazı jeotermal kaynaklarda bor derişimi 275 ile 284 mg/l arasında saptanmıştır. Bor’lu sular;

  • 0,33 mg/l bor içeriği çok iyi su
  • 0,33-0,67 mg/l bor içeriği iyi su
  • 0,67-1,00 mg/l bor içeriği kullanılabilir su
  • 1,00-1,25 mg/l bor içeriği şüpheli su (riskli)
  • 1,25 mg/l ve üzeri bor içeriği uygun olmayan su niteliği taşımaktadır.

Jeotermal sularla kirlenen yer altı sularında derişim sınırları aşılmaktadır.

Bor’un insanlara etkisi

İçme suyunda bor için sınır değeri: 1 mg/litredir. Jeotermal suların karıştığı içme sularında, bu sınır değer aşılmaktadır.

Bor, insan vücuduna doğal olarak yiyecek ve içeceklerle, solunum ve deri yoluyla girmektedir. Vücuda giren borun %90-95 kadarı ilk 24 saatte değişikliğe uğramadan idrarla atılırken, çok az bir kısmı kemik, tırnak, saç, dişler, kıllar; karaciğer ve dalak gibi organlarda birikir. Yüksek dozlarda bor alınması durumunda, kusma, ishal, baş dönmesi, titreme gibi zehirlenme belirtileri gözlenebilir. Deride döküntüler, karaciğer, böbrek ve merkezi sinir sistemi anomalileri de görülebilmektedir.

Bor’un bitkilere etkisi

Sulama sularındaki bor derişimlerine göre bitkiler, bor’a hassas bitkiler, az dayanıklı bitkiler ve dayanıklı bitkiler diye sınıflandırılmıştır. Bor’a hassas bitkiler için 1,25, az dayanıklı bitkiler için 2,50 ve dayanıklı bitkiler için 3,75 miligram/litrenin üstü bor zararlıdır.

Tarımda kullanılan sulama sularında bor içeriklerine göre hassas, orta toleranslı ve toleranslı ürünler

0,33 ile 1 miligram/litre arası bor içeriği olduğunda etkisi olan hassas ürünler; Ceviz, karaceviz, İngiliz cevizi, Filistin enginarı, fasulye, karaağaç, erik, armut, asma, incir, kiraz, şeftali, kayısı, dut, portakal, limon ve greyfurttur.

1 ile 2 miligram/litre arası bor içeriği olduğunda etkisi olan orta toleranslı ürünler; Ayçiçeği, patates, pamuk, domates, turp, bezelye, zeytin, arpa, buğday, mısır, darı, yulaf, kabak, dolma biberi, tatlı patates ve Lima fasulyesidir.

2 ile 4 miligram/litre arası bor içeriği olduğunda etkisi olan toleranslı ürünler; Ilgın, kuşkonmaz, palmiye, hurma, şeker pancarı, hayvan pancarı, yemeklik pancar, yonca, bakla, soğan, şalgam, lahana, marul ve havuçtur.

Sulama suyu olarak jeotermal suların kullanımı, yüksek bor içeriği nedeniyle çevreye olumsuz etkide bulunmaktadır. Sulama suyunda bor derişim sınırları aşılması durumunda bitki ölür. Bor’lu topraklar, ağaç köklerine zehirli etki yaptığı için ağaçlar gelişemez. Fazla miktarda bor toprakta birikerek toprağı çoraklaştırır. Bor toprağı sıkılaştırır, zamanla betonlaştırır. Hatta bir daha kullanılamaz hale getirir. Bor ile magnezyum, sodyum ve potasyum tuzlarının toprağa ve sulara karışması flora ve fauna dengesini bozmaktadır; toprağı bitkilerin yetişemeyeceği bir forma sokarak tarımsal üretimi düşürmektedir.

Aydın’da jeotermal su karışan suyla sulanan bitki yapraklarında bor toksisitesi etkisi, sıcak sularla sulama sonucu arazide tuz birikimi görülmüştür.

Jeotermal kaynaklarda arsenik

Dünyada bazı jeotermal kaynaklarda arsenik derişimi 8900 ile 10700 mikrogram/litre arasında saptanmıştır. Arsenik, arsenoik asit veya arsenik asit formunda bulunur ve pirit, arsenopirit, demir, bakırlı şeyl ve fosfatlı kayaların oksidasyonu ile sıcak sulara kolaylıkla geçer. Jeotermal işletmesi atık suyundan içme sularına arsenik bulaşması olmaktadır. Arsenik içeriğinin, içme ve kullanma sularında standartların üzerinde olması ekosistemde yaşayan canlılar için zehirleyici etki yapar.

İçme suyunda arsenik derişim sınırı: 10 mikrogram/litredir.

Arsenik bileşiklerini sınırın üstünde belli bir süre alındığında etkileri nelerdir?

Arsenik bileşikleri solunum yolu ile alındığında: Akciğer kanseri.

İlaç, gıda ve özellikle içme suyu yoluyla alındığında: Deride pigmentasyon değişikliği, el ve ayak tırnaklarında keratozis ve deri kanseri olmaktadır.

Jeotermal kaynaklarda florür

Bazı jeotermal kaynaklarda florür derişimleri 50 ile 430 miligram/litre arasında saptanmıştır. Flüorit bakımından zengin minerallerle veya flor içeren ve basınç altında bulunan gazlarla temas eden derin yer altı sularında florür miktarı 20-53 miligram/litreye kadar yükselmektedir. Jeotermal bölgelerde yer alan yüzey sularının florür içeriği ise çok daha yüksek olabilmektedir. İçme suyunda;

Florürün hiç olmaması (sıfır) durumunda: Sınırlı gelişme olur.

0 ile 0,5 miligram/litre arası: Diş çürümesi olur.

0,5 ile 1,5 miligram/litre arası: Diş sağlığını artırır, diş çürümesini önler.

1,5 ile 4,0 miligram/litre arası: Diş florozu yapar; hareli dişler oluşur.

4 ile 10 miligram/litre arası: Diş florozu, iskelet florozu yapar.

10 miligram/litreden fazla olduğunda: Sakat bırakan florozis gelişir.

Jeotermal kaynaklarda radon gazı

Radon gazı, sıcak su kaynaklarında karbon dioksit gazıyla birlikte yüzeye çıkar.

Bazı jeotermal sularda:  380 Bekerel/litre,

Bazı içmecelerde: 3200 Bekerel/litre radon saptanmıştır.

Radon bakımından zengin olan bazı kaplıca sularında banyo sırasında, içmece sularıyla bünyeye radon da alınmakta ve sonuçta akciğer kanseri riski ve çeşitli hastalıklar olabilmektedir.

Jeotermal sondajlar nedeniyle yüzeye çıkan radon gazı, evlerin içlerinde depolanarak insanların zamanla kanser olmalarına neden olabilir.

Radonun bozunması sonucu alfa ve beta yayınlayan radon ürünleri meydana gelmektedir. Bu katı radyoaktif maddeler havadaki tozlara ve su damlacıklarına tutunarak küçük radyoaktif aerosoller oluşturup solunum yoluyla akciğerlere girerler. Burada bozunumun devam etmesi akciğer dokusunda hasara ve dolayısıyla zaman içerisinde kansere neden olur. Türkiye’de izin verilebilir radon derişimi sınırı 400 Bekerel/m3’tür.

Radon gazı binalara; zemindeki çatlaklar, askıdaki beton ve kereste döşemelerdeki boşluklar, yapı bağlantı noktaları, duvar çatlakları, asma kat boşlukları, tesisat boşlukları, duvar arası boşluklardan girer.

Jeotermal kaynaklı bor, arsenik, florür kirlenmesine bazı örnekler

İzmir Balçova kaplıca ve sulama sularında, bitkilerde artan seviyelerde ve toksik oranda bor bulunmaktadır. Seferihisar bölgesindeki jeotermal kaynaklarda bor içeriği bor’a dayanıklı bitkiler için yörede saptanan verilerin yüksek olduğu belirlenmiştir.

Aydın Kuyucak ilçesi Pamukören Mahallesi Güzelönü Mevkii’nde incirde ve toprakta yüksek bor saptanmıştır. Aydın Germencik kaynağında, Germencik-Ömerbeyli jeotermal kuyularından deşarj edilen atıklardaki bor derişimi yüksektir.

Simav Ovası’ndaki sıcak sularda ve Balçova jeotermal kaynağında yüksek arsenik saptanmıştır.

Afyonkarahisar ve Aydın’da iki kaynakta yüksek florür saptanmıştır.

Birçok yerde jeotermal suların karıştığı dere yataklarından sulama yapılmaktadır.

Katı emisyonları

Bir kaza neden ile sıvı arıtma veya mineral geri kazanım sisteminde şiddetli yıkımsal bir hasar meydana gelmesi ile ayrıştırılan katıların etrafa saçılması olabilir. Zehirli olabilen ve kontrollü atık bertarafına tabi olan ve jeotermal rezervuardaki yolları tıkayabilen katı atıkları ortadan kaldırmak için gerekli olan kimyasal iyileştirme gerektiren çevrimdeki akışkan için önlemlerin alınması zorunludur.

Gürültü kirliliği

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre günde 8 saatten fazla 85 desibel üzerinde sese maruz kalmak, işitme kaybına yol açmaktadır. Jeotermal santral tesis sınırlarında, kuyu sondajı, tahrik ve test aşamalarında yaklaşık ortalama 80 ile 115 desibel aralığında değişen en yüksek gürültü seviyelerine ulaşılmaktadır. Bir jeotermal enerji santralinin normal işletme esnasında gürültü seviyesi, 900 m mesafede 71 ila 93 desibel aralığındadır. Çoğu santralin yerleşim yeri içinde ya da 900 m mesafeden az yakınında bulunduğu düşünüldüğünde, oluşan gürültüden zamanla insanlarda işitme kaybı olabilecektir. Hava soğutmalı yoğuşturucuda fan hücreleri gürültü açısından kötüdür.

Arazi kullanımı

Jeotermal enerji santralleri yüzde 62’si tarım arazileri üzerinde kurulmuştur. Uzun iletim hatları basınç ve sıcaklık kaybına neden olduğu için, enerji santralleri genellikle jeotermal rezervuara yakın tesis edilmektedir. Kuyu alanları genellikle 5 ile 10 km2 genişliğinde büyük bir alanı kaplamaktadır. Sondaj ve kuyu deşarjı esnasında geçici deşarj için kullanılan biriktirme havuzları oldukça büyük olabilmektedir.

Zeytin bahçelerinin yanında kurulmuş bir jeotermal santrali.

Arazi çökmesi

Jeotermal akışkanın üretimi, beslenmeden fazla olması durumunda, toprakta eğilme meydana gelebilmekte ve bu nedenle yüzey kotu düşerek yüzey çökmesi meydana gelmektedir. Yeni Zelanda Wairakei sahasında gözlenmiştir. Arazinin bir bölümünde çökme yılda 0,45 m değerlerine kadar ulaşmıştır. Aydın Germencik’te jeotermal kaynağın aşırı çekimiyle tarlalarda toprak çökmesi, yarılmaları olduğu belirtilmektedir.

Sismik tetikleme

Atık sıvının enjeksiyonunda yüksek basınç uygulandığında düşük ihtimal de olsa sismik tetikleme olabilir. Yarıkların açılması işlemi, kesme gerilmesi nedeniyle kayma şeklinde veya çekme gerilmesi nedeniyle uzama şeklinde gerçekleşebilir. Her iki durumda da bu işlem esnasında akustik gürültü meydana gelir. Bu akustik gürültü, mikrosismik gürültü veya olaylar olarak anılmaktadır. Mikrosismik gözlem ile rezervuar açma sürecinde kayaç kütlesi içinde basınç dalgalarının hareketlerinin yeri tespit edilir. Elde edilen gözlem verilerinin büyük çoğunluğu, kaymadan kaynaklanan yüksek enerji yayılımının, kısa eklem uzunluklarındaki büyük gerilim boşalmalarından kaynaklandığını göstermektedir.

Heyelan tetiklemesi

Birçok jeotermal saha, doğal heyelanların oluşumuna yatkın engebeli arazide bulunmaktadır. Bazı sahalar ise doğrudan kaymış zeminin üzerinde oluşmuştur. Sığ enjeksiyon kuyuları başta olmak üzere, kötü konumlandırılmış kuyular faylar ile etkileşime girebilmekte kaymaya sebebiyet verebilmektedir.

Su kullanımı

Jeotermal projelerinde gelişimin ve işletmenin çeşitli aşamalarında su kullanılmaktadır.

Kuyu sondajı, rezervuar tahriki ve çevrimde su kullanımı: Kuyu sondajı aşamasında, sondaj ucu soğutma ve kaya yongalarını uzaklaştırmak amacı ile su kullanılmaktadır.

Rezervuardan üretilen sıvılar: Elektrik veya termal enerji üretimi amacı ile bir hidrotermal rezervuardan yer altı akışkanı üretimi, yer altı su seviyesini düşürebilmekte, gayzerler, kaynaklar, kaplıcalar gibi çevredeki doğal jeotermal öğeleri olumsuz etkileyebilmekte, hidrotermal püskürmelere, buhar zonu artışına, tuzluluk artışına veya çökmelere neden olabilmektedir. 

Isı atımı için soğutma suyu: Soğutma suyu genellikle santralde kullanılan akışkanın yoğuşturulması amacı ile kullanılır. Yakın bir nehir veya benzer bir su kaynağı ısı havuzu olarak kullanılabilmektedir.

Doğal hidrotermal oluşumlara müdahale

Jeotermal gelişimler nedeniyle gayzerler, kaplıcalar, çamur havuzları gibi doğal hidrotermal oluşumlar tehlikeye girebilir ve yok edilir.

Doğal yaşam habitatına ve bitki örtüsüne müdahale

Jeotermal gelişimler nedeniyle habitat kaybı veya bitki örtüsüne zarar verilmesi ile ilgili sorunlar oluşmaktadır. Bir jeotermal saha gelişimi için, elektrik santrali, trafo, kuyu-başı temelleri, boru hattı, acil durum biriktirme havuzları gibi tesislerin yerleşimi için ağaçların ve çalılığın sökümü yapılmaktadır.

Katastrofik olaylar

Jeotermal aktivitenin çeşitli aşamalarında, kuyu püskürmesi, buhar borularının yırtılması, türbin kusurları, yangınlar gibi kazaların meydana gelme olasılığı bulunmaktadır. Jeotermal elektrik santrallerine özel kazalar kuyu sondajı ve testine bağlı kazalardır. Kuyu püskürmeleri olabilmektedir. Bunun örneği Aydın’da yaşanmıştır.

Kuyu püskürmesi.

Termal kirlilik

Jeotermal santrallerden alıcı nehir, dere, göllere ve tarım alanlarına verilen sıcak atık sular bu ortamlardaki canlı yaşamını yok edebilmekte, tarımsal üretime zarar verebilmektedir.

Zeytin ve incir ağaçlarına zararı

Aydın ve İzmir yöresindeki jeotermal santraller zeytin ve incir bahçeleri içinde ya da sınırdır. Jeotermal akışkanlar içindeki ağır metaller olumsuz etki yapmakta, özellikle bor ve sıcak buhar, incir ve zeytin ağaçlarında kurumaya yol açmakta, aşırı sıcak su çekimi zeytin ve incir bahçelerinde çökmelere neden olabilmektedir.

Görüntü kirliliği ve psikolojik etkileri

Çoğu jeotermal enerji santrali iletim boruları tarım alanları, otlaklar, köy yolları üzerinden, sulama kanallarından geçirilmektedir. Bu görüntü kirliliğine yol açmakta ve yaşam alanını sınırlamaktadır. Bazı santraller yerleşim yeri içinde, köy ilkokulu, aile sağlığı merkezi gibi kamu binaları yakınındadır.

İnsanların günlük yaşamlarını kısıtlaması, tarımsal faaliyetleri zorlaştırması ya da engellemesi, gürültü, akışkanların tarım alanlarına, zeytin ve incir bahçelerine zararları, içme sularına etkileri, havayı, suyu kirletmeleri nedenleriyle jeotermal enerji santralleri bu konumlarıyla, insanların yaşamı için tehdit oluşturmakta, psikolojilerinin bozulmasına yol açmaktadır.

Jeotermal santralin yarattığı görüntü kirliliği.

Jeotermal santrallerde zeytin yasası uygulanmalı

Zeytinciliğin Islahı Ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun Madde 20, gereğince, “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez” denilmektedir. Bu kanuna göre, zeytinliklere en az 3 km mesafede taş ocağı, mermer, maden ocağına izin verilmemektedir.

Jeotermal santraller, Aydın ili ve Seferihisar yöresinde zeytinlikler içinde faaliyet göstermekte, tesislerden duman çıkarmakta ve havaya çeşitli gazlar yaymaktadır. Şu soru akla gelmektedir? Taş ocağı, mermer ocağı ya da toz çıkaran tesisler için uygulanan Kanunumuzun bu maddesi, jeotermal santraller için niçin uygulanmamaktadır?

Jeotermal santrallerde ÇED uygulaması

Yürürlükten kaldırılan 25.11.2014 tarihli ÇED Yönetmeliği ÇED uygulanacak projeler Ek-1, Madde 44- Jeotermal kaynağın çıkartılması ve kullanılması, (Isıl kapasitesi 20 MWe ve üzeri) şeklinde,

Seçme eleme kriterleri uygulanacak projeler, ek-2 Madde 43- Jeotermal kaynağın çıkartılması ve kullanılması, (Isıl gücü 5 MWe ve üzeri) ibareleri yer alıyorken, yerine getirilen 29 Temmuz 2022 tarihli ve 31907 sayılı ÇED Yönetmeliği ile ÇED uygulanacak projeler Ek 1, Madde 42-Jeotermal enerji santralleri için ÇED uygulanacağı,

Ek-2, Madde 39- Jeotermal kaynağın aranması ve/veya çıkarılması işleminde çevresel etkileri ön inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulacağı, yani jeotermal kaynağın aranması ve çıkarılmasında ÇED istenmeyeceği belirtilmektedir. Dikkati çeken değişiklik; ısıl güç ve ısıl kapasite sınırları kaldırılmıştır. Kamu yararına, çevre ve insan sağlığını gözeten bir düzenleme değil de, yatırımcı lehine düzenleme yapıldığı görülmektedir.

Jeotermal santrallerde uygulama çevre ve insan sağlığı bakımından büyük tehlike oluşturmaktadır. Jeotermal santrallerde Zeytin Yasası ve jeotermal kaynağın aranması ve/veya çıkarılması işleminde ÇED neden uygulanmıyor?

Değerlendirme

Sonuç olarak, uygulamalara bakıldığında ağır metaller, bor, arsenik ve florürce zengin jeotermal kaynak suları alıcı nehirleri, gölleri, tarım alanlarını, yeraltı sularını ve içme sularını kirletecek şekilde deşarj edilmektedir.  Bazı jeotermal santralden çıkan akışkanlar günümüzde reenjeksiyon yöntemiyle yer altına verilmektedir.  Bu durum yeraltı su kaynaklarının kirlenmesine de yol açmaktadır.

Jeotermal alanlara yakın yeraltı sularında sodyum, potasyum, klorür, lityum, arsenik, florür, bor, tuzluluk, sıcaklık ve elektriksel iletkenlik artmaktadır. Aydın, Denizli, Manisa ve İzmir’de yoğunlaşan jeotermal enerji santrallerinin çoğu, verimli tarım toprakları üzerinde, yerleşim yerleri, incir ve zeytin bahçeleri içindedir.

Tozlarının vereceği zararları dikkate alınarak taş ocaklarının zeytinliklere olan mesafeleri yasayla en az 3 km olacağı hükmü konulmuş iken, jeotermal enerji santrallerinin zeytinlikler içinde ya da yakınında kurulmasına izin verilmiş olması kabul edilemez bir durumdur. Mevcut uygulamalar göstermektedir ki, bu jeotermal enerji santralleri toprak, su ve havayı kirletmekte, canlı yaşamını, bitki ve insan sağlığını tehdit etmektedirler.

Sayılan etkilerin bazıları tartışılır olsa da bir riskin olduğu bilinmeli, jeotermal enerji santralleri yerel ve bölgesel olarak çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde tasarlanması ve işletilmesi sağlanmalıdır.

Dr. Eşref Atabey

Jeoloji Yüksek Mühendisi / Tıbbi Jeoloji Uzmanı / Yazar

Kaynaklar

Adnan Menderes Üniversitesi, Jeotermal Enerji Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları Yayın No: 1, 2015. (jeotermal santrallerin çevresel etkileri konusunda bu kaynaktan büyük ölçüde yararlanılmıştır)

Eşref Atabey. 2021. Jeotermal santrallerin çevre ve insan sağlığına etkileri video linki: https://youtu.be/YqTN8mtIWpA

Atabey, E.  2018. Suyun Hikayesi. 615s. Asi Kitap: 65, Araştırma: 45,1. Baskı Şubat 2018.İstanbul.

Atabey, E. 2009. Arsenik ve Etkileri. MTA yayınları,  Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 3, 91s. Atabey, E. 2010. Türkiye’de İçme Suyunda Flor ve Etkileri, MTA Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 9, 100s.

Akar, D. 2009. Jeotermal Santrallerin Çevresel Etkileri. Jeotermal Enerji Semineri. İzmir.

Altınbaş, Ü. ve Bolca, M.. 1995. İçmeler (Seferihisar-İzmir) jeotermal kaynakların çevre kirliliğine olan etkileri üzerine araştırmalar. Türkiye Toprak İlmi Dern. İlhan Akalan Toprak ve Çevre Semp, Ankara.

[*]Kagel, A., D. Bates, and K. Gawell. 2005. “A Guide to geothermal energy and the environment,” geothermal energy association, Washington, D.C.

Şimşek, C. 2008. Balçova jeotermal sahasında bor ve arsenik kirliliği. Jeotermal Enerji Semineri.

Eşref ATABEY

Son Haberler