Ana Sayfa RÖPORTAJ “Doğayı evlerimizin içinde yaşatma kültürü bize atalarımızdan kalmıştır”

“Doğayı evlerimizin içinde yaşatma kültürü bize atalarımızdan kalmıştır”

Yazar: Seher Ozen Karadeniz

Kahvenin tadı damaklarınızda yayılırken, siz, her biri farklı yerlerden bir araya getirilmiş, ayrı hikayelerin parçaları olan objelerin bazen tek bir objede, bazen de mekanın kendisinde bir arada ahenkle, birbirine ‘olduğu yerde’ hikayesini anlatırken seyrediyorsunuz. Yapım aşamasını dinledikten sonra anlıyorum ki kahve de tek bir yerden gelmiyor. En az üç çeşidi karıştırmış Adnan Ceylan, kahveyi hazırlarken…

Bu yazı ne sadece Adnan Ceylan tasarımlarının, ne de sadece mekanda açtığı kahve köşesinin hikayesi. Sanatın ve bizi birarada tutan değerlerin farklı şekillerde biraraya nasıl getirildiğinin, bunun için nasıl çaba ve emek harcandığının hikayesini anlatıyor.

Geçtiğimiz haftalarda arkadaşlarım bir Kahve Kavurma ve Tadım Atölyesi’ne davet ettiler. Nerede diye sordum? Adnan Ceylan Vision’da dediler. Kalktık gittik. Kapıdan girdiğinizde hepsi birbirinden farklı, çok tanıdık ama aynı zamanda da değil, eskiyle yeninin harmanlandığı, birbirinden çekici tasarım objeleri bizi karşıladı.

Önce karar veremedik, önümüzde duran ham ağaçtan ahşap masanın etrafında otursak mı, oturmasak mı? Geldiğimiz yer kahve dükkanı mı, tasarım ürünler mağazası mı? “İkisi de” dedi Adnan Ceylan Visison’un sahibi Adnan Ceylan. Biz hala ikna olmamış bir vaziyette, “Yani şimdi şu deri koltuklara oturup önündeki sehpada kahvelerini yudumlamak isterse biri, yapabiliyor mu? “ diye sorduk. “Ruhu olan bir yer olsun istedim. İnsanlar korkarak, çekinerek mağazamıza giriyorlardı. Bunu nasıl değiştirebilirim diye düşündüm. Avrupa’da örneklerini görmüştüm. İstediğim şeyi en iyi kahvenin yapacağına karar verince, bu kez de sadece kahve yeterli değil, iyi kahve olmalı dedim ve onun peşine düştüm” diyerek hem Adnan Ceylan Vision’un kuruluş hikayesini, hem de buranın zamanla bir kahve mekanına dönüşmesinin hikayesini anlatmaya başladı. Hal böyle olunca; ben kahve içmeye diye gittiğim mekandan müthiş keyifli bir sohbet ve elimde bir hikayeyle ayrıldım. Gerisi; içinden insan, geçmiş, gelecek, miras geçen bu hikayeyi size aktarmaya kalmıştı.

Adnan Ceylan Visison’un sahibi Adnan Ceylan

Hikayesi olanla, hikaye arayanı biraraya getiriyor

Adnan Ceylan,  1972 yılında Karaman’da doğmuş. Çocukluğunu ve ilk gençliğini Belçika’da geçiren Ceylan, Türkiye’ye kesin dönüş yaptıktan sonra üniversite eğitimini de Türkiye’de tamamlamış. Mutfak sanatlarının üstüne, Fransızca bölümünde de okuyan Ceylan, iş yaşamının ilk yıllarında turizmle ilgilense de aynı yıllar ilgi alanına giren mücevher tasarımı işinde karar kılmış. Bu alandaki tasarım bilgisini geliştirmek için sık sık gittiği yurt dışı gezilerinde mücevherden ilhamla obje ve eşyanın, kültürel kaynaklarla ilişkisini ve zamanla etkileşimini araştırmış. Stockholm’de katıldığı uzun süreli çalıştaylar onun bugünkü vizyonunun temellerini oluşturuyor.

Yaklaşık sekiz yıl önce Adnan Ceylan Vision mağazasını açan Ceylan, yıllarca atölyesinde tasarladığı eserlerini, meraklısıyla bu mağazada buluşturuyor. Ceylan’ın eserleri; eski kök, ağaç, kadim eşyalar ve onların gün yüzüne çıkarılan gerçek hikayelerinden oluşuyor. Antalya’da doğan Adnan Ceylan Vision markasının bünyesinde geri dönüşüm sanatıyla tasarladığı objelerin yanı sıra, ağaç mobilya koleksiyonu ve aksesuarları da bulunuyor.  “Doğayı evlerimizin içinde yaşatma kültürü bize atalarımızdan kalmıştır. Ama bunu unutmuştuk. Yaptığımız koleksiyonlarla bu kültürü yeniden keşfediyoruz” diyen Ceylan, modern dekorasyonların ağaçtan bir dokunuşla bir başka anlam kazandığını ifade ediyor. Ham ağaç mobilya koleksiyonlarının masalardan sehpalara, yatak başlarından çeşitli aksesuarlara kadar geniş bir yelpazede meraklılarına sunduklarını söyleyen Ceylan, objenin sergilendiği alanın aynı zamanda bir hikayeye de ev sahipliği yaptığını söylüyor.

Doğayı yaşam alanlarımıza taşıyor

Ahşap malzemeyi yurt içinden temin edebildikleri gibi tasarlamayı düşündüğü objenin ihtiyacına göre yurt dışından da çok özel ağaçlar getirdiklerini belirten Adnan Ceylan,”Sedir ağaçlarının çok güzel şekilleri var, aynı zamanda dayanıklı ve kokusu da güzel. Öte yandan sedir ağacının tarih içinde çok önemli bir yeri var. Eski koltuklarımız, tel dolaplarımız sedirdendi… Biz sanırız ki, tel dolap serin tutuğu için bakliyatları tel dolaplara koyuyorduk. Sedirin kokusundan dolayı böcekler gelmiyor, bu sebeple de yiyecekler korunuyor” dedi.

BusineesAntalya’nın bu yıl ilkini hazırladığı “İş’te Fark Yaratanlar” listesine de geri dönüşüm sanatıyla giren Adnan Ceylan, Antalya’nın Altın Şehir Ödülü’nü alan park düzenlemesi içindeki keçi heykellerinin de tasarımcısı. Bu yolla doğayı yaşam alanlarımıza taşıdığını belirten Adnan Ceylan, bu sanatın Türkiye’deki önemli temsilcilerinden biri. “İşin özünde insan eli değmemiş doğanın ruhunu taşıyan odun parçaları var” diyen Adnan Ceylan, uygun parçaları bulabilmek için Elmalı’daki sedir ormanlarında aramalar yaptığını anlatıyor. Bu şekilde tasarladığı eserlerini 3.5 aylık bir zaman zarfında tamamlayabildiğini belirten Ceylan, Adnan Ceylan Vision imzasını taşıyan eserlerinin Dubai’deki Rixos Otel, Rahmi Koç Müzesi gibi uluslararası ve ulusal bir çok kurumsal ve kişisel koleksiyonlarda yer aldığını belirtiyor.

Adnan Ceylan, Antalya Altın Şehir Ödülü’nü alan park düzenlemesi içindeki keçi heykellerinin tasarımcısı.

“Maddenin içinde emek yoksa zaten hoş olmuyor”

Geçmişinde mutfak sanatları konusunda eğitim almışlığı da olan Adnan Ceylan, mağazanın kahve köşesinin hikayesini ise şöyle anlatıyor; “Hem heykeller, hem güzel sanat ve yanında kahveyle güzel vakit geçirebileceğiniz bir ortam oluşturmak istedik. İnsanların iletişime geçmediği, ‘şu kaç para’ diye sorup çıktığı mekanlar hayatımızı kuru yapıyor, paylaşımsız yapıyor. Üstelik de paylaştığımız şey de kimi zaman özensiz olabiliyor. Siz kapıdan girdiniz, ben ‘hoş geldiniz, ne içersiniz?’ diye sordum ve bir bardak sıcak suya bir kaşık kahve attım, karıştırdım, verdim. Burada yapmak istediğimiz değişiklik bu değildi. Çünkü yaptığımız işin yansıması bu değil. Maddenin içinde emek yoksa zaten hoş olmuyor” diyerek mekanda yalnızca tasarladığı objelerle değil, bir çeşit tasarladığı kahveyle de sizi ağırlıyor.

Kahve bahane…

İnsanların mekana daha rahat girmelerinin de aracısı olacağını düşünerek girdiği kahve işini ise şöyle anlatıyor; “Tasarladığım ürünler göze hitap ediyordu, burun ve ağız için de bir şey olsun istedik. Onu da kahve olarak belirledik. Kahvemizi kavuralım ki kavurma kokusu da kendiliğinden mekana yayılsın dedik. Guatemala, Ruanda, Brezilya, Kolombiya gibi değişik ülkelerden kahveler getirttik. İlk kavurmalarımızı yapmaya başladık. İtalyan usulü, Fransız usulü gibi ilk karışımı yaptıktan sonra, bunların her birinin farklı bir rengi varmış onları keşfettik. En iyi karışımı elde etmek için araştırma ve denemeler yaptık. Bu çalışmalarımızda kahvelerimizi aldığımız firma da bize destek verdi. Her şeyin olduğu gibi bu işin de bir matematiği var. Hepsinin ortalamasını yakaladığınızda çok güzel bir karışım elde ediyorsunuz. Kahve sunumuna başladığımızda, gerçekten kahve sevenlerin, kahvenin gerçek tadını almak için şeker kullanmadığını gördük. Dolayısıyla biz şeker de kullanmıyoruz. Bu kahve meselesi bir bahane olacak mağazamız için de” diyor.

Bize kahvelerimizi nasıl içeceğimizi sorduğunda, ben “çok sert olmasın” deyince, süreç içinde öğrendiklerini bizimle de paylaştı ve değişik demleme usullerinin de kahvenin tadını etkilediğini söyledi. “Değişik süzme usulleri var. Bunlardan birisi de ‘hario v60’ dedikleri bir sistemle yapılanı. Bu yumuşak olanı, çok sert istiyorsanız da İtalyan usulü espresso tercih etmelisiniz.” Adnan Ceylan, kahvenin hoş aromasını sonuna kadar damağında hissetmek isteyenlere, filtre kahveyi öneriyor.

“İşin özünde insan eli değmemiş doğanın ruhunu taşıyan odun parçaları var.”

 

Ceylan, tasarımlarını merak edenlerin, gelip objeleri inceleyebileceği gibi, sadece arkadaşlarıyla kahve içip, sohbet etmek için de Adnan Ceylan Vision’u ziyaret edebileceğini söylüyor. Ayrıca isteyenin hazırladıkları kuru kahveleri isterse alabileceğini de belirten Ceylan, bir konuda kahve severleri uyarıyor; “Kahveyi çok miktarlarda alıp bekletmeyin. Çekirdeğin bile bekleme süresi 21 gün.”

Markalaşmak için bize ait metaforları kullanmalıyız

Kahvelerimizi içerken biraz da işlerinden söz ettik. Antalya’da bir atölyesi bir de mağazası bulunan Adnan Ceylan, bunların kendisine yettiğini belirterek her şeyin butik halde olduğu yurt dışı örneklerine benzer bir tasarım atölyesi kurguladığından söz etti. “Bir marka yaratmak istediğinizde bir başlangıcı olması gerekiyor. Antalya’da bir marka yaratmak istediğinizde güzel bir yerden de başlamanız gerekiyor. Tarihe göndermelerde bulunması hem de bölgesel olması gerekiyor. Sedirler bu kente ait, parkın içindeki yaban dağ keçileri buraya özgü. Bunu yapıp parka koyduğunuzda keçileri koruma farkındalığı geliştirmiş, bunu atık sedir ağaçlarından yaptığınızda da o parka gelen bir yabancıya geri dönüşümde ülkemizin hangi seviyede olduğunu göstermiş oluyoruz. Markalaşmak için de bu tür metaforların kullanılması gerekiyor. Doğa, geçmiş, bugün, gastronomi, koku bunların hepsinin sanatsal bir şekilde kullanılması gerekiyor” diyen Adnan Ceylan’ın, kahve hazırlama işini tam da bu şekilde ele aldığını, kahvenin mekana entegre edilme şeklinden anlıyorsunuz.

Kimler tasarımlarınızı alıyor? diye sorduğumda Ceylan; tasarımlarının daha çok geçmişini sevenler ve geçmişine saygı duyanlar tarafından alındığını, onların da bu objeleri alıp yaşadıkları mekanda sergileyerek, sade bir biçimde  kültürlü ve aynı zamanda varlıklı olduğunu ifade etmek istediğini söyledi.

“Hem heykeller, hem güzel sanatlar ve yanında kahveyle, güzel vakit geçirebileceğiniz bir ortam oluşturmak istedik. “

Doğadaki bir dikenin içerdiği matematiği görebilmek

Adnan Ceylan, kendisine sıkça; “Gelip kopyalıyorlar yaptığınızı, bu sizi rahatsız etmiyor mu?” diye sorulduğunu, bunun kesinlikle kendisini rahatsız etmediğini ve birkaç kişi bile olsa kendisinden feyz alınmasının güzel olduğunu belirtti. Bulundukları bölgeyi her şeyden önce sanatsal bir yolla kalkındırmanın her sanatçının içinde olduğunu söyleyerek şöyle devam eti; “Sanatçının vizyoner olması gerekiyor. Görünmeyeni görmesi gerekiyor ki gösterebilsin. Ben bir maddeye bakarken onun üzerindeki estetik güzelliği fark ettiğim zaman, bunu yaşamın içine nasıl katacağımı düşünüyorum. Doğadaki bir dikenin içerdiği matematiği görmediğinizde işte o anda hata yaparsınız. Bunların hepsinden etkileniyorum. İnsan elinden çıkmış işlerle, doğada kendiliğinden oluşan formları harmanlıyorum. Obje bile geçmişten bir yerlerden size dokunmalı. Zaman içinde bizi belirleyen noktalar olmalı, dolayısıyla şu ahşaba dokunduğunuz zaman – yanımızda bulunan eski bir buğday ambarının parçalarından birini gösteriyor- size bir bölgemizi, bir anınızı mutlaka hatırlatıyordur. Size ait bir geçmişi olmayan objeyi evinizde bulundurmayın. Daha yeni tanışmış olan insanların birbirlerine söyleyecek hiçbir şey yokken, işte böyle bir obje onların birbirleriyle konuşmalarını sağlıyor.”

Fondaki dinlendirici müzik, göz doyuran tasarımlar ve nefis kahve tadımının yanında “her şey paylaştıkça güzel” diyen Adnan Ceylan’ın keyifli sohbetinin verdiği olumlu enerjiyle Adnan Ceylan Vision’dan ayrıldık.

Yeni mekanlar keşfetmeyi sevenlere, kahvenin ve sanatın keyfine birlikte varmak isteyenlere şiddetle tavsiye ederiz.

 

fullantalya.com’a teşekkürler.

 

İlgili Diğer Haberler

Yorum Yap

Bu web sitesi, deneyiminizi geliştirmek için çerezler kullanır. Bu konuda sorun yaşamadığınızı varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku